Hukukta Aleyhe Bozma Yasağı Var Mı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış
Bir gün İstanbul’un kalabalık bir caddesinde yürürken, önümde bir grup insan tartışıyordu. Bir kadın, yüksek sesle, “Adalet her zaman yanımda mı olacak?” diye soruyordu. Yanında durduğumda, tartışma biraz daha netleşti. Kadın, işyerindeki bir ayrımcılıkla ilgili dava açmış, ama karar bozulmuş ve kendisi aleyhine sonuçlanmıştı. O an, Hukukta aleyhe bozma yasağı hakkında düşündüm. Adaletin yalnızca eşit olması gerektiğini düşündüğümüz zamanlarda, bir toplumsal cinsiyet, kimlik ya da çeşitlilik temelinde oluşan dengesizlikler çok daha görünür oluyor.
Hukukta aleyhe bozma yasağı, bir kişi veya taraf lehine verilen bir kararın üst mahkemeye taşındığında, kararın sadece lehine değiştirilebileceğini, aleyhine bozulamayacağını ifade eder. Bu yasağın amacı, mağdurun tekrar tekrar zarar görmesini engellemektir. Ancak, bu yasağın toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından nasıl işlediği üzerine düşünmek, her gün sokakta karşılaştığımız, bazen farkına bile varmadığımız bir gerçekliği anlamamıza yardımcı olabilir.
Hukuk ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri
Geçenlerde, bir arkadaşımın iş yerinde yaşadığı durumu dinledim. Kadın bir çalışanın, erkek çalışanlara göre daha düşük ücret aldığına dair şikâyeti vardı. Konu mahkemeye taşındığında, kazandığı davanın üst mahkemede bozulduğunu öğrendik. Kadın, adaletin kendi lehine işlemeyeceğini, sürekli olarak erkek egemen bir sistemin parçası olduğunu hissediyordu. Burada, hukukun temel prensiplerinden biri olan “aleyhe bozma yasağı”, aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin katmanlarını gözler önüne seriyor. Kadınların ve diğer toplumsal cinsiyet kimliklerinin, adaletin gözetildiği mahkemelerde hala bazen en temel haklarını alamadıkları bir gerçek.
Bir kadının işyerinde eşit ücret talep etmesi, çoğu zaman sosyal bir adalet mücadelesi halini alıyor. Fakat hukuk, bazı durumlarda kadını daha da zor bir duruma sokabiliyor. Aleyhe bozma yasağı olsa da, bir kadının aleyhine verilen kararlar, cinsiyet temelli toplumsal yapının etkisiyle daha fazla bozulabilir. Çünkü toplumsal normlar, kadının sesini kısmaya, hak arayışını engellemeye devam ediyor.
Çeşitlilik ve Hukukta Aleyhe Bozma
Bir başka örnek, birkaç yıl önce bir arkadaşımın yaşadığı ayrımcılık davası ile ilgiliydi. LGBTI+ bireylerin iş yerlerinde karşılaştıkları ayrımcılığa dair açılan davalar, bazen hukuk önünde zorluklarla karşılaşabiliyor. Toplumsal cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimler, hâlâ bazen “yanlış” olarak nitelendiriliyor. Bu durumda, adaletin erişilebilirliği, kişinin kimliğine göre şekilleniyor.
Bunun yanında, mahkeme kararlarının aleyhe bozulması, aslında bir çeşit sistematik adaletsizliğe yol açabiliyor. Çünkü toplumsal çeşitliliği ve farklı kimlikleri kabul etmeyen, önyargılı bir hukuk sistemi, yasal eşitlikten çok uzaklaşıyor. LGBTI+ bireylerinin, cinsiyet eşitliği ve kimliklerini savunmaları sırasında hukukta yaşadıkları zorluklar, bu yasağın işleyişinde de fark edilir. Yani, yargı kararları bazen yalnızca bir kimlik üzerinden değerlendiriliyor ve insanlar bunun bedelini ödüyor.
Sokakta Gözlemlediğim Gerçekler: Hukuk ve Sosyal Adalet
Bir sabah, sokakta yürürken karşılaştığım bir grup genç, sosyal adalet ve eşitlik üzerine sohbet ediyordu. Birisi, “Hukukta aleyhe bozma yasağı olsa da, bazen kadın ya da azınlık hakları söz konusu olduğunda bu yasa bile yetmiyor,” diyordu. Evet, belki de hukuk, bir yasaya dayanarak doğru olanı yapmaya çalışıyor, ama toplumsal yapının baskıları, yargı kararlarını zaman zaman etkiliyor. Sokakta duyduğum bu cümle, aslında birçok insanın hukuk sistemine karşı duyduğu güvensizliği de yansıtıyordu. Kimisi, bu yasanın sadece teorik olduğunu, pratikte ise birçok engel ile karşılaşıldığını söylüyordu.
Sokak, işyeri, okul ve hatta toplu taşıma… Her yer, toplumsal cinsiyet, kimlik ve çeşitlilikle ilgili sorunların en çok karşılaşıldığı yerler. Ve çoğu zaman, hukuk bu meselelerin çözümüne katkı sağlamak yerine, bu sorunları daha karmaşık hale getirebiliyor. Hukukta aleyhe bozma yasağı da, bazen sadece teorik bir hak olarak kalabiliyor.
Sonuç: Aleyhe Bozma Yasağı ve Adaletin Gerçek Yüzü
Hukukta aleyhe bozma yasağı, adaletin herkese eşit bir şekilde ulaşmasını sağlamayı amaçlar. Ancak bu yasa, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlarla birlikte ele alındığında, sistemin hâlâ çok katmanlı bir eşitsizliği barındırdığı görülüyor. Toplumsal normların etkisiyle, hukukun sunduğu haklar ve eşitlik, her birey için aynı şekilde işlemediği için, bu yasa bazen yetersiz kalabiliyor.
Sonuç olarak, aleyhe bozma yasağı yalnızca hukukun bir temeli olabilir, ama toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsel yönelim ayrımcılığı ya da kimlik temelli ayrımcılık gibi sorunlarla yüzleşen insanlar için adaletin ne kadar “gerçek” olduğu hala tartışmalı bir konu. Bu yüzden, hukukun sadece yasal değil, aynı zamanda toplumsal yapılarla uyumlu bir şekilde adalet sunması gerektiğini unutmamalıyız.